İstisnai durumlar dışında bireylerin ceza davasında avukatla temsil zorunluluğu yoktur. Kişiler, davalarında kendilerini savunabilir. Ancak avukat, davanın tarafı olan kişinin yanında durarak ona yardımcı olur. Avukat bulunmakla, bir taraftan tarafın hak kaybına uğramasına engel olunmaya çalışılır, bir taraftan insanların kendilerini güvende hissetmesini sağlar. Hukuk sistemine göre avukat tutmanın zorunlu olduğu haller yasayla tanımlanmıştır.
Avukat Tutmanın Zorunlu Olduğu Haller Nelerdir?
Avukat tutmanın zorunlu olduğu haller Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açıklanmıştır. Normal koşullarda ceza davalarında avukat tutma zorunluluğu olmamakla birlikte şüpheli ve sanıklar açısından aşağıda belirtilen hallerde avukatla temsil zorunluluğu vardır. Ceza davalarında avukat zorunluluğu bulunan haller, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesine göre şunlardır;
- Şüpheli veya sanığın, çocuk olması;
- Şüpheli veya sanığın, kendisini savunamayacak derecede malul olması;
- Şüpheli veya sanığın sağır ve dilsiz olması;
- Soruşturma ve kovuşturmaya konu suçun, alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi.
Kanunda, yukarıda belirtilen haller dışında da avukat bulundurma zorunluluğuna yer verilmiştir.
- Şüpheli veya sanığın gözlem altına alınmasına karar verilmesinden önce (CMK 74)
- Şüphelinin gözaltı sonrası Sulh Ceza Hakimliği sorgusu esnasında (CMK 91)
- Şüpheli veya sanık hakkında tutuklama istenildiğinde (CMK 101)
- Şüpheli veya sanığın tutuklama süresinin uzatılması istenildiğinde (CMK 102)
- Müdafii seçecek durumda değilse ve müdafi yardımından yararlanmak isterse (CMK 147, 150)
- Duruşma düzenini bozan sanığın duruşmadan çıkarılması halinde (CMK 204)
- Kaçak sanık hakkında yapılan duruşmada (CMK 247)
Hangi Suçlarda Avukat Tutma Zorunluluğu Vardır?
Ceza davalarında avukat zorunluluğu bulunan haller yukarıda belirtilmiştir. CMK 150. maddesinde yer alan soruşturma ve kovuşturmaya konu, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren belli başlı suçlar şunlardır:
- İnsan öldürme,
- Yağma,
- Uyuşturucu ticareti,
- İnsan ticareti,
- Çocukların cinsel istismarı,
- Devlet güvenliğine karşı suçlar,
- Anayasal düzene karşı suçlar,
- Milli savunmaya karşı suçlar.
Nitelikli hallerin varlığı halinde avukat bulunma zorunluluğu olan suçlara aşağıda örnekler verilmiştir:
- Zimmet,
- Örgütlü dolandırıcılık,
- Nitelikli hırsızlık
Ceza Soruşturmalarında Avukat Zorunlu mudur?
Ceza soruşturmalarında avukat tutma zorunluluğu her suç ve dava açısından olmasa da tarafların hayatlarını önemli derecede etkileyecek sonuçlar bakımından avukat tutmanın önemi büyüktür. Uygulamada karşılaşılan en önemli tepkilerden biri, tarafların davayı ciddiye almaması ve fakat yargılama sonunda adaletin gerçekleşmediği, kendilerini yeterince ifade edemedikleri şeklindeki hayal kırıklığıdır.
Özellikle ağır cezalarda sonuç yalnızca tarafı değil, aynı zamanda ailesini, çevresini de etkilediğinden avukat yardımından yararlanmanın önemi büyüktür. Adil sonucun oluşması açısından avukatın rolü yadsınamaz. Özellikle yaşanabilecek risk açısında ağır ceza avukatından yararlanmanın önemi büyüktür.
Hangi Durumlarda Barodan Avukat Talep Edilir?
Ceza davasında barodan avukat talebinde bulunma koşulları CMK’da belirtilmiştir. Buna göre; maddi gücü yetmeyen ve avukat isteyenler ile avukat tutmanın zorunlu olduğu hallerde barodan avukat talebinde bulunulabilir. Soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına, kovuşturma aşamasında da mahkemeye başvurarak barodan avukat atanması istenir.
Baro tarafından bir avukat yetkilendirilir. Şüpheli veya sanığın avukat tutması halinde baro tarafından atanan avukatın görevi sona erer. Ceza davasında avukat talebi dışında avukat tutmanın zorunlu olduğu hallerde, mali olanağı olamayan kişilere baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilebilmektedir.
Mahkemede Avukat Olmadan Karar Verilebilir mi?
Çocuklarla ilgili yapılan yargılamalarda, avukat bulunmasının zorunlu olduğu hallerde avukat olmadan karar verilmesi mümkün değildir. Atanmış avukatın geçerli bir mazereti olmaksızın duruşmaya gelmemesi durumunda mahkeme tarafından barodan bir avukat atanması istenir. Diğer hallerde avukat duruşmada hazır olmasa da karar verilebilir. Sonuç olarak, istisnai haller dışında avukat bulunmadan da karar vermek mümkündür.
Emsal Kararlar
Ceza Genel Kurulu, 10.05.2022, 2022/179 E., 2022/322 K.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu veya Daire içtihatlarındaki değişim gerekçe kılınarak olağanüstü kanun yollarına başvurma hakkı bulunmamakta ise de, sanık ... hakkında gece vakti nitelikli hırsızlık suçundan açılan kamu davası sırasında ve hüküm tarihi itibarıyla Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairece, 5271 sayılı CMK'nın 150. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca zorunlu müdafi atanması için suçun temel şekli bakımından öngörülen hapis cezasının alt sınırının gözetilmesi gerektiği kabul edilmekle birlikte, başta Ceza Genel Kurulunun 22.06.2011 tarihli ve 27-297 sayılı kararı olmak üzere 14.10.2021 tarihli ve 35-473 sayılı; aynı tarihli ve 154-474 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere suçun nitelikli hâlleri de dikkate alınıp müdafi atanması gerektiği sonucuna ulaşılması karşısında, sanığın, kendisine müdafi atanmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı ...
------
Ceza Genel Kurulu, 19.04.2022, 2018/59 E., 2022/277 K
Yerel Mahkeme hükümlerinin, yüklenen suçun alt sınırı itibarıyla Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâlde sanıklara zorunlu müdafi atanmadan, duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken sanıklar müdafilerinin yokluğunda yargılamaya devam edilerek hüküm tesis edilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlandığının gözetilmemesi ...
------
Ceza Genel Kurulu, 19.04.2022, 2022/52 E., 2022/282 K
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 27-297 sayılı; 16.09.2021 tarihli ve 268-398 sayılı kararlarında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan yargılamalarda isnat edilen suçun niteliği dikkate de alındığında, Anayasa'nın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddelerinde teminat altına alınan adil yargılanma ilkesi ve savunma hakkının korunmasının sağlanması kapsamında CMK'nın 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafi atanması gerektiğinin kabul edildiği, CMK’nın 188. maddesinin birinci fıkrası gereğince sanık müdafisinin duruşmaların yapıldığı sırada hazır bulunması zorunlu ise de daha sonra 676 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle karar tarihinde sanık müdafisinin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi hâlinin bu zorunluluğun istisnası olarak düzenlendiği, direnme kararına konu yargılamada ise sanık müdafisinin oturumu terk etmesi hâli söz konusu olmayıp, karar oturumuna mazereti nedeniyle katılamadığı, bu hâliyle CMK’nın 216. maddesi uyarınca da sanık müdafisinin yokluğunda hükmün açıklanamayacağı, duruşmada hazır bulunması gereken sanık müdafisinin yokluğunda, yeni bir müdafi görevlendirilmeden ya da müdafi temini için oturum ertelenmeden yargılamaya devam edilerek hükmün tesis ve tefhim edilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde bulunduğu ve bu durumun 5271 sayılı CMK'nın 289/1-e maddesi uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden biri olduğu kabul edilmelidir.