Kasten İnsan Öldürme Suçları Üzerine Bir Çalışma

1. Giriş

İnsan öldürme suçları tarih boyunca en ağır cezalar ile yaptırıma bağlanmıştır. Bu suçla en değerli kabul edilen yaşama hakkı ihlal edilmektedir. Yaşama hakkını korumak devletlerin en önemli görevleri arasında sayılmıştır.

AİHS’nin 2/1. maddesinde, “her ferdin yaşama hakkı yasanın himayesi altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infazı dışında hiç kimse kasten öldürülemez” hükmüne yer verilmiştir. Anayasamızın 17. maddesinde, “herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” denilerek yaşam hakkına verilen önem vurgulanmıştır. Bu düzenlemelerle insanların yaşam bütünlüğüne yönelik davranışlarının kontrol altına alınması hedeflendiği gibi devlete buna aykırı davrananları en ağır şekilde cezalandırma yükümlülüğü getirilmektedir.

İnsan öldürme suçu, mevzuatımızda, TCY’nin Kişilere Karşı Suçlar başlıklı ikinci kısmında, Hayata Karşı Suçlar başlığını taşıyan birinci bölümde düzenlenmiştir.

Kasten insan öldürmenin basit haline TCY’nin 81. maddesinde, nitelikli haline de 82. maddesinde yer verilmiştir.

2. Kasten İnsan Öldürme Suçu

TCY’nin 81. maddesinde, ” Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır. Kasten insan öldürme, bir kimsenin kasıtlı olarak bir başka kimsenin yaşamına son vermesidir.

Fail, canlı bir insana karşı öldürmeye elverişli bir harekette bulunmalı ve bu eylemin sonucunda ölümün gerçekleşeceğini bilmeli, istemeli ve/veya öngörmelidir.

Kast, TCY’nin 21. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre bir suç doğrudan kastla işlenebileceği gibi olası kastla da gerçekleştirilebilir. Kast, suçun yasal tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

Kişinin, suçun yasal tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Olası kastta fail sonucu istememekte ancak öngördüğü halde fiili işlemeyi sürdürmektedir. Diğer bir anlatımla, olursa olsun diyerek sonucu kabullenmektedir. Olası kastla işlenen suçlarda faile esas suça göre ceza tayin edilmekte ancak sonucun istenmediği de gözetilerek cezada indirime gidilmektedir.

Kastı ortaya çıkarmak her zaman kolay olmayabilir. Bazen çok açık kendini gösterir. Örneğin, fail açıkça öldüreceğini belirtip, öldürme sonucunu alacağı kaçınılmaz şekilde fiilini gerçekleştirebilir, çok sayıda ateş edebilir, bıçakla vurabilir.

Bazen ise kastı dışa yansımalar belirler. Fail, açıkça öldürme iradesini açıklamasa da fiilden ve sonuçlarından kastın belirlenmesi yoluna gidilmektedir. Kastın belirlenmesinde Yargıtay’ca benimsenen ölçütler vardır. Bunlar, suç nedeni, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe sayısı ve mesafesi, darbe şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme olanağının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri, yaraların nitelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiğidir. Kasta yönelik bu ölçütler, insan öldürme ile yaralama suçlarını birbirinden ayırmada kullanılmaktadır.

Örneğin yakın mesafeden doğrudan ölüm sonucu almaya elverişli bölge hedef seçilir ve çok sayıda yaşamsal tehlike yaratacak yara oluşturulursa failin kastının öldürme olduğu varsayılabilirken, çok sayıdaki yaradan birinin ölümcül bölgeye denk gelmesi, yaralamanın ani gelişen kavga ortamında gerçekleşmesi, arada öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmaması, eyleme kendiliğinden son verilmesi öldürme değil, yaralama kastının göstergesi kabul edilmektedir.

Kast, yukarıdaki ölçütler çerçevesinde her olayın özelliğine göre belirlenir.

Öldürme amacıyla başlanan bir fiilden, ciddi bir engel yokken ve henüz sonuç alınmamışken kendiliğinden son verilmesi durumunda artık öldürme değil yaralama suçundan söz edilebilecektir. TCY’nin 36. maddesinde, “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.

İnsan öldürme suçu, muhatabın ölümüyle sona erer. Öldürülmek istenen kimsenin elde olmayan nedenlerle ölmemesi durumunda öldürme suçu kalkışma aşamasında kalır ve fail insan öldürmeye kalkışma suçundan cezalandırılır.

Suça kalkışma ile ilgili hüküm TCY’nin 35. maddesinde yer almaktadır. Maddeye göre, “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.”

Madde ile tamamlanmış suça verilecek ceza üzerinden indirim öngörülmektedir. Buna göre, fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmakta, diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirime gidilmektedir.

Suça kalkışmada verilecek cezanın belirlenmesinde en önemli ölçüt, oluşan zarar veya tehlikenin ağırlığıdır. Örneğin çok sayıda yaranın yaşamsal tehlikeye yol açacak derecede olması cezanın üst sınırdan veya üst sınıra yakın verilmesini gerektirirken, isabet ettirilmemiş veya basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek seviyede yaralamaya neden olunmuşsa verilecek ceza alt sınırdan veya alt sınıra yakın olacaktır.

İnsan öldürme suçu açısından TCY’nin 81.  maddesine göre verilecek ceza müebbet hapis cezasıdır. Suça kalkışma halinde ise TCY’nin 35. maddesine göre, verilecek hapis cezası zarar ve tehlikenin ağırlığına göre 9 ila 15 yıl arasında olacaktır.

Öldürme suçlarında hareket doğrudan yöneltilebileceği gibi örneğin bir hayvanı saldırtarak dolaylı da olabilir.

Örneğin kalp hastası olduğu bilinen birini öldürmek amacıyla korku ve heyecan yaratarak ölümüne neden olmak gibi manevi hallerle kasten öldürme suçunun işlenebileceği ileri sürülmüştür.

İnsan öldürmeden söz edebilmek için hareket ile ölüm sonucu arasında nedensellik bağı olmalıdır. Diğer bir anlatımla ölüm gerçekleştirilen hareketten kaynaklanmalıdır.

Suçun konusu, ihlal edilen yaşam hakkıdır.

Her insan doğrudan veya dolaylı fail olabileceği gibi suçun mağduru da her zaman için insandır.

Kasten insan öldürme suçu icrai bir hareketle işlenebileceği gibi ihmali bir hareketle de gerçekleştirilebilir. TCY’nin 83. maddesinde ihmali hareketle kasten insan öldürme suçu düzenlenmiştir. Maddeye göre, “Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir. İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin; Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması, Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması, Gerekir.” Madde ile, ihmali hareketle işlenen suçlarda, kasten işlenen suçlara göre ceza indirimi öngörülmektedir.

3. Kasten İnsan Öldürme Suçunun Nitelikli Halleri

TCY’nin 82. maddesinde suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Maddede;

“Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,

c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,

d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı,

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,

g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,

i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,

j) Kan gütme saikiyle,

k) Töre saikiyle,

(2) İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmü yer almaktadır.

Yargıtay uygulamasına göre, tasarlayarak insan öldürmeden söz edebilmek için, failin suç işleme kararı alması, araya zaman girmesine rağmen suç işleme kararından vazgeçmemesi, soğukkanlı olması ve planlı davranması gerekir. Tasarlamada, fail, öldürme konusunda sebat göstermiş, herhangi bir koşula bağlı olmadan karar vermiş, ruhi sükunet içerisinde planladığı eylemi  gerçekleştirmiş olmaktadır. Tersinden anlaşılması gereken, ani kararlarda tasarlamadan söz edilemeyecektir.

Canavarca hisle veya eziyet çektirerek insan öldürme suçunda aranan temel ölçüt, failin mağdurun ölürken acı çekmesinden, eziyet çektirmekten zevk almasıdır. Bu nitelikli halde, mağdurum acı ve ıstırap çekerek ve yavaş yavaş ölmesi öngörülmekte, sadist bir bakış açısı yansıtılmaktadır.

 Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle insan öldürme ağırlaştırıcı neden kabul  edilmiştir. Maddede açıkça ifade edildiği üzere, toplumda infial uyandıracak ve öldürmenin yanında çevreye de zarar verecek bir eylemle öldürme fiilinin gerçekleştirilmesi ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir. Bu nitelikli halde dikkat edilmesi gereken nokta, failin sayılan eylemleri öldürmek amacıyla işlemiş olması gerektiğidir.

Öldürme fiilinin üstsoy veya altsoydan birine, boşanmış olsa bile eşe, kardeşe karşı işlenmesi hali ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir. Bununla yakın hısımlar arasındaki ilişkinin korunması istenmiş, aile içi suçun daha büyük acı yaşatabileceği göz önüne alınmıştır.

Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen öldürme suçlarında ağırlaştırıcı neden kabul edilmenin nedeni, gerek ruhen gerekse bedenen kendini savunamayacak durumda olmaktır. Yaş küçüklüğü, yaşlılık, hastalık, sakatlık bu hallere örnek gösterilebilir.

Gebe olduğu bilinen kadına karşı öldürme fiilinin gerçekleştirilmesi halinin ağırlaştırıcı neden kabul edilmesinin altında yatan neden, hamilenin kendini kolay kolay savunamayacak durumda olması ve ileride bir çocuk dünyaya getirme olanağından yoksun bırakılmasıdır. Failin bu hükümden sorumlu tutulabilmesi için mağdurun hamile olduğunu bilerek öldürmesi gerekir.

Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürme suçunun gerçekleştirilmesi ağırlaştırıcı ceza nedeni kabul edilmiştir. Kamu görevlisi tanımı TCY’nin 6. maddesi c fıkrasında yapılmıştır. Buna göre tüm devlet memurları yanında, atanmış veya seçilmiş, geçici veya sürekli kamuda çalışan, tanık, bilirkişi, avukat gibi kamusal görev yapan kişiler de kamu görevlisi kabul edilmektedir. Maddenin uygulanması için önemli olan öldürme eyleminin kamu görevi nedeniyle işlenmiş olmasıdır.

Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla insan öldürülmesi suçu madde kapsamına alınmıştır. Bunda failin öldürme fiilini gerçekleştirmesinin altında yatan neden, işlenmiş olan başka bir suçun ortaya çıkmasını engellemek veya işlemeyi düşündüğü suçu daha rahat gerçekleştirebilmek yahut yakalanmamaktır. Örneğin hırsızlık suçunu daha rahat işleyebilmek için engel oluşturabileceği düşünülen veya bir suçun işlenmesine tanık olan yahut bir suçu işledikten sonra kaçarken engel olmak isteyen kişinin öldürülmesi hali ağırlaştırıcı ceza nedeni kabul edilmekte ve bu madde kapsamında değerlendirilebilecektir.

Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle işlenmesinden kasıt, failin bir başka suçu işleyememesinin yarattığı öfke ve kızgınlıkla öldürme fiilinin gerçekleştirilmesidir.

Kan gütme saikiyle öldürme suçunun işlenmesinin ağırlaştırıcı hal kabul edilmesinin altında yatan neden, toplumda kan davası olarak adlandırılan öldürme eylemlerinin, alışkanlıklarının önüne geçmektir. Kan gütme saikinden söz edebilmek için, öncelikle önceden öldürülen bir kişinin olması gerekir. Burada fail önceden öldürülen bir yakınının intikamını almak düşüncesiyle hareket etmekte ve misilleme yaparcasına yakınını öldürenin grubundan birini öldürmektedir. Fail, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle hareket etmektedir.

Töre saikiyle insan öldürme suçundan söz edebilmek için, failin hedef aldığı kişiyi, töreye aykırı davranması nedeniyle, töre kuralları gereğince öldürmesi gerekir. Karar aile, aşiret gibi bir kitlenin etkisiyle alınmaktadır. Toplumuzda en çok yansıma şekli, özellikle erkeklerin kendilerini üzerinde hak sahibi gördükleri aile üyesi kadının, evlilik dışında karşı cinsle yaşadığı ilişkinin hazmedilememesi, geleneklere, törelere aykırı görülmesi, namus ve şerefi kurtarmak saikiyle hareket edilip kendisinin veya ilişki yaşadığı kişinin aile meclisi kararıyla belirlenecek bir fail tarafından öldürülmesidir.

Nitelikli hallerin varlığı halinde fail TCY’nin 82. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.

4. Sonuç

Kasten insan öldürme suçlarında verilen cezalar, mevzuatımızda en yüksek olan müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapistir. Bu durum, insan yaşamına verilen önemin göstergesidir.

İnsan öldürme suçlarında, iştirak, suça kalkışma, haksız tahrik, yasal savunma, zorunluluk hali, hedefte hata, hedefte sapma, yaş, akıl hastalığı gibi cezayı etkileyen hallerin olması olanaklıdır.

Suç, kasten işlenebileceği gibi, olası kast, bilinçli taksir ve taksirle de işlenebilir.

Kasten insan öldürme suçları ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girmektedir.

Her olayın farklı özellikleri olabileceği dikkate alınarak ayrıca ve dikkatli inceleme konusu yapılmalıdır.

Sonuçlarının ağırlığı gözetildiğinde önceki yazılarda belirtildiği üzere, deneyimli ve birikimli, diğer bir ifadeyle uzmanlaşmış avukatlık sisteminin önemi bir kez daha oraya çıkmaktadır. Bu doğrultuda avukatlık mesleğinde de diğer meslekler gibi uzmanlaşma yoluna gidilmeli, gerek barolar nezdinde gerekse Türkiye Barolar Birliği bünyesinde belli ağırlıkta ceza öngören davalarda temsil yetkisinin o alanda uzmanlaşmış bir avukat tarafından kullanılması büyük nem taşımaktadır. Bununla hem mahkemelere katkı sağlanmış olacak hem de hata payı aza indirilebilecektir.

Ne yazık ki yargıç ve savcılarda da uzmanlaşma yönteminin yerleşmemiş olması uzman avukat gereksinimini pekiştirmektedir.

Adalet Bakanlığı ile Türkiye Barolar Birliği öncülüğünde uzmanlaşma stratejisi belirlenmeli ve böylece insan öldürme suçlarında başta olmak üzere ağır ceza gerektiren suçlarda telafisi olanaksız hatalara yol açmamak için ağır ceza avukatlığı statüsü hukuk sistemimize kazandırılmalıdır.